;
   
 
  Sağlık

H1N1 Virüsü(Domuz-Gribi): nedir nasil korunulur?


Yaygın şekilde domuz gribi olarak bilinen influenza H1N1, Nisan 2009'da Meksika ve Amerika Birleşik Devletleri'nde tespit edildi. Bu virüs, Avrupa ve Asya'da domuzlarda görülen influenza virüsünden iki genin yanı sıra, kuş ve insan influenza virüslerinden de genler taşımaktadır. Virüs normalde Kuzey Amerika'daki domuzlarda görülen influenza virüslerinden de bir çok gen taşıdığı için "domuz gribi" olarak adlandırılmıştır. Meksika'dan başlayan virüs hızla dünyaya yayıldı. Virüs Amerika kıtasında iki ülkede insandan insana geçince, 25 Nisan 2009'da Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) pandemi (ülkeler arası yaygın salgın) alarmını Faz 5'e çıkardı. 11 Haziran 2009 itibarı ile virüs Asya, Avrupa ve Okyanusya'ya da yayılmış, DSÖ ise pandemi alarm düzeyini Faz 6'ya çıkarmıştı. Her yıl görülen normal mevsimsel influenza ortalama olarak 250 - 500.000 kişinin ölümüne yol açmaktadır. Bir influenza pandemisinin ise etkileri ve sonuçlarının ise bundan çok daha ağır olması beklenmektedir. Belirtileri normal mevsimsel influenzaya benzeyen H1N1 virüsünün yol açtığı semptomlar şunlardır: ateş öksürük boğazda yanma vücutta ağrı baş ağrısı üşüme yorgunluk, halsizlik H1N1 influenzanın insanlarda ciddi hastalıklara (zatürree ve solunum yetmezliği gibi) ve ölümlere yol açtığı bildirilmiştir. H1N1 özellikle astım ve diyabet gibi kronik hastalıkları bulunan kişilerle, hamile kadınlar açısından son derece tehlikeli kabul edilmektedir. Bugüne kadar en fazla 6 aylıktan 24 yaşına kadar çocuklarda ve gençlerde yayıldığı görülmüştür. Sağlık çalışanları ve çocuk bakıcılarının da risk altında olduğu belirtilmektedir. H1N1 virüsünden korunmak için Dünya Sağlık Örgütü şunları tavsiye etmektedir: İyi görünmeyen, ateşi olan veya öksüren insanlarla yakın temastan kaçınılmalıdır. Eller sık sık sabunlu suyla yıkanmalıdır. Genel sağlığa dikkat edilmelidir. Uyku miktarı yeterli olmalı, iyi beslenilmeli ve fiziksel olarak aktif olunmalıdır. Hasta kişilerle yakın temastan kaçınılmalıdır. Bu hastalıkla kontamine olmuş olabilecek yüzeylere temas etmekten kaçınılmalıdır. Öksürüldüğünde ya da hapşırıldığında ağız ve burun bir kağıt mendille kapatılmalıdır. Aşı geliştirme çalışmaları ve GSK Araştırmacı ilaç firmaları H1N1 virüsünün tehlike yaratır hale gelmesiyle birlikte bu virüse karşı aşı geliştirmek için çalışmalarına başladı. DSÖ'nun pandemi alarm seviyesini Faz 5'e yükseltmesinden sadece üç ay sonra, yani Temmuz 2009'da yeni aşı için klinik araştırmalara başlayacak konuma geldiler. İnsan yaşamının kalitesinin yükselmesi ve ortalama yaşam süresinin uzaması için yenilikçi ilaç ve tedaviler geliştiren araştırmacı ilaç firması GlaxoSmithKline (GSK) aşı konusunda da öncülük yapan firmalardan biri oldu. Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, H1N1 virüsünün yol açtığı domuz gribine karşı GlaxoSmithKline'ın (GSK) geliştirdiği aşıyı 30 Eylül 2009'da onaylamıştır. Yapılan klinik çalışmalarda ve uygulamalarda GSK H1N1 aşısının yan etkilerinin kabul edilebilir düzeyde olduğu görülmüştür. 7 GSK, bu zamana kadar dünya çapında pek çok Hükümet ile toplamda 440 milyon doz H1N1 aşısı sağlamak üzere anlaşma imzaladı. Bunun yanısıra aşıyı en etkin şekilde ihtiyaç sahibi ülkelere ulaştırmaya odaklanan GSK, Dünya Sağlık Örgütü'ne de 50 milyon doz aşı bağışlayacaktır

Alkolün Vücuda Etkileri
  Merkezi sinir sistemini baskılayan etil alkol sizi gevşetir ve beyindeki kontrol merkezlerini de baskıladığı için kendinizi kontrol etme yeteneğiniz azalır. Ne kadar çok içerseniz o kadar sakinleşirsiniz. Fazla alkol alırsanız konuşmanız ve kaslarınız arasındaki bütünlük bozulabilir. Aşırı miktarda alınan alkol uykuya ve bazı durumlarda beyindeki yaşamsal merkezleri ileri derecede baskılayarak, yaşamı tehdit eden bir komaya neden olabilir.

Alkolün büyük bölümü ince barsaktan emilse de ağız,yemek borusu ve midede de az miktarda emilebilir. ince barsaktan emilen alkol miktarı çeşitli faktörlere bağlıdır. Eğer mideniz boşsa alkolün büyük bir bölümü hızla emilerek kana geçer. Mide ve ince barsakta, özellikle büyük parçalı ve yağlı besinlerin bulunması midenen boşalmasını ve böylece alkolün emilmesjini yavaşlatır.
 
Alkol kana geçtiğinde hızla bütün vücuda dağılarak, hücre içi de dahil su bulunan her yere taşınır. Alkolün zehirleyici etkisinden bu dağılım sorumludur. Alkol, hamile kadınlarda bebeğe ve emziren kadınlarda anne sütüne geçer.
Alkol hemen hemen tümüyle vücudumuzda yakıt olarak kullanılsa da az miktarda idrar ve solunum yoluyla da atılır. Dışarı verdiğimiz nefesteki alkolü ölçerek vücudunuzdaki miktarını belirleyen testler vardır. Nefesteki alkol düzeyi ile kandaki alkol yoğunluğu arasında bir para lellik vardır.
Nefesinizin alkol kokması hem çok az kokusu olan alkolden hem de içkinin diğer bölümlerinin vücutta parçalanmasından (metabolizma) kaynaklanır, içki birbirlerinden farklı nefes kokularına neden olur. örneğin biranın nefeste oluşturduğu koku viskininkinden farklıdır. Cin ve votkanın kokusunu almak daha zordur.
Alkol bir anestezik (narkozda kullanılan maddeler) gibi beyin fonksiyonunu gittikçe artarak baskılar. Alkol içerken ilk önce düşünme, duygıu ve muhakeme alanları etkilenir, içmeye devam ettikçe beyindeki hareket kontrol alanları d.a etkilenerek konuşma ve denge bozuklug;u oluşur ve tepkiler yavaşlar.
Alkol periferik kan damarlarını (deriye en yakın olanlar) genişleterek başlangıçta bir sıcaklık, duygusu yaratır. Nabzınız hızlanır ve artmış sıvı alımı ve alkolün böbrekler üzerindeki idrar îöktürücü etkisiyle daha fazla idrar yapılır. Alkol midede asit salgılanmasını da arttırır.
Vücudunuz alkolü diğer besinleri kullandığı gibi kullanır. Enerji sağlamak için alkol karaciğerde: yakılır. Bir gram alkol yakıldığında 7 kalori olluşur. Alkol yüzdesi 2 olan 120 mi şarap, 360 ITII bira veya alkol derecesi (proof) 100 olan 30 mi içki sadece alkol içerikleriyle yaklaşık 8O kalori verir. Bira ve tatlı şarabın şeker ve karbonhitrat içerikleri ek kalori verir.
Vitamin, mineral veya protein gibi önemli besin maddelerini içermediği için alkolün besin değe ri çok azdır. Kronik (uzun süreli) alkoliklerin bı eşlenmesi çoğu kez yetersizdir. En sık tiamin (B1 vitamini), riboflavin (B2 vitamini), niasin, Folik asit, pridoksin (B6 vitamini), magnezyum,, potasyum ve çinko yetersizliği görülür.
Doktorlar bir zamanlar uzun süreli alkol kullananlarda sık görülen karaciğer hasarının (karaciğer yağlanması ve siroz) nedeninin alkolün beslenme üzerindeki etkisi olduğunu düşünüyorlardı. (Karaciğer büyümesi ve siroz bölümlerine bakınız). Ancak bugün alkolün zehirleyici etkisinin doğrudan karaciğeri harap edebileceği bilinmektedir.
Ziyaretci Sayacı
 
Bilgileriniz sistemimize kaydedilmektedir.
Facebook beğen
 
REKLAM
 
www.dersimizphotoshop.com
HABERLER
 
Sinema
 
FACEBOOK
 
MySiTeS

Sayfanızı Da Tanıtın Hasan Yiğit

[ßy_Hasn]
 
Bugün 33 ziyaretçi (43 klik) kişi burdaydı!

Photoshop Dersleri | Sanaltv | Belgesel İzle | OfficeDersleri | Yemek Tarifleri | Biyografi | Program İndir | Güzel Sözler ve Şiirler | JoomlaDersleri | Gezilecek Yerler

Copyright © 2012 Designed by Hasan YİĞİT

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol